İlahi Nurun Taçlandığı Gün: Biset

İlahi Nurun Taçlandığı Gün: Biset

Hz. Peygamber'in (s.a.a) Biset’i birçok farklı kanallardan rivayet edilmiştir...

İmam Hadi (a.s) Biset'i şöyle anlatıyor:

"Hz Muhammed (s.a.a), Şam ticaretini bıraktıktan sonra her gün Hira dağına gidiyordu. O yüksek yerde Allah’ın yarattığı eserlere bakarak tefekkür ederek özel bir ibadet ile Allah’a kulluğunu sunuyordu. Peygamber (s.a.a) 40 yaşına ulaştığında Allah Teâlâ O'nun kalbini en güzel olan kalplerden biri olarak seçti. Tam o esnada Hz Cebrail (a.s) O'na nazil oldu. O hazrete yaklaşarak: "Oku!" dedi. Peygamber "Ne okuyayım?" diye sordu. Cebrail: "Ey Muhammed! Oku seni yaratan rabbinin adıyla!" dedi. Cebrail görevini ifa ettikten sonra tekrar Sema’ya yükseldi. Peygamber (s.a.a) Hira dağından aşağıya indi. Bu sırada Allah Teâlâ dağları, kayaları ve taşları konuşturdu. Peygamber hangi kayaya yaklaşsa veya hangi taşa dokunsa hepsi O hazrete saygı göstererek: "Selam olsun sana ey Allah’ın dostu! Selam olsun sana ey Allah’ın velisi! Selam olsun sana ey Allah’ın elçisi!" diyordu."

 

Biset'in önemli mesajı

Bise'tin en önemli ve asıl mesajı Allah Teâlâ’nın tevhit ilkesidir. Tevhit ilkesi o kadar geniş ve kapsayıcı özelliğe sahiptir ki İslam, tevhit dini ile tanımlanır.

Kuran-ı Kerim’de bütün ayetler tevhit esasına dayalıdır. Tüm Peygamberlerin ilk mesajı tevhit olmuştur.
"Biz, senden önce hiç  bir  peygamber göndermedik ki ona, "Benden başka hiçbir ilâh yoktur; Öyleyse bana ibadet edin" diye vahyetmiş olmayılım." (Enbiya 25)

Tevhit sadece cahiliyet zamanının buhranlarını ortadan kaldırmakla kalmadı. Tevhit sadece slogan değildir. Tevhit, zalimlerden nefret etmek ve işledikleri zulümlerden uzak durmaktır. Tevhit, Allah Teâlâ dışında hiçbir kudrete bel bağlamamaktır.

Ama maalesef tarihten bugüne insanlar zalimlere kulluk ve kendi benliklerinde taşıdıkları putlara itaat ederek kemal ve saadetten mahrum kalmışlardır.

Tevhit, her türlü adaletsizliğe karşı çıkmaktır. İnsanın bireysel tavır ve davranışlarından tutun, toplumsal ve evrensel kanunlar tevhit esasına göre olmalıdır. İlahlık makamına soyunan güçlerle mücadele etmek, bugünkü medeniyetlerde pek fazla bir anlam taşımaz. Böyle toplumlar aslında insanlıktan ödün vermek zorunda kalmıştır.


Hz.Fatıma’nın (s.a) Beyanında Biset

Allah, tüm işlerin oluşumundan, zamanın getirdiği değişimlerden ve işlerin neticesinden haberdardır. Allah, Hz Muhammed'i (s.a.a) işlerini tamamlamak ve takdiri uygulamak için seçti. Allah'ın selamı O'nun üzerine olsun.

Her fırka kendisine bir din seçmiş, her grup kendi yaktığı ateşin etrafında sürünüyor, herkes kendine bir put yapmış ona ibadet ediyordu. Böyle bir ortamda Allah, karanlıkları Hz Muhammed'in (s.a.a) nuru ile aydınlattı. Kalpleri küfürden temizleyerek şirk oklarının hedefi olmaktan kurtardı. Gözlerdeki basiret perdelerini açtı.

 

Hz. Ali’nin (a.s) Beyanında Biset

Allah, Hz Muhammed'i (s.a.a) insanları uyarması için vahyin elçisi olarak seçti. Biset'ten önce Araplar en kötü dine sahiptiler. En kötü mağaralarda ve evlerde yaşıyorlardı. Sert kayalıklar arasında gezinen zehirli yılanlar ile birlikte nefes alıp veriyordu. Pis kokan suları içiyor, insanın boğazını yırtan kötü yemekler yiyorlardı.

Birbirlerinin kanını akıtıp akraba ve yakınlık bağlarını koparıyorlardı. Aleni olarak putlara tapıp en kötü günahları işliyorlardı. Allah, insanların fesat içerisinde boğulduğu, dinin asıl yüzü kaybettiği, iman sütunlarının yerle bir olduğu bir zamanda Peygamberini gönderdi.

Özgürlük için tüm yollar kapanmış, emniyetli hiçbir yer kalmamıştı. Hidayet meşalesi ateşsiz kalmış, kalplerin körelmesi tüm insanları sarmıştı. Allah'a karşı isyan başlatılarak şeytana yardım edilmekteydi.

Milletler gaflet uykusuna dalmışlardı. Fitne ve fesat tüm cihanı sarmıştı. Kötü alışkanlıklar ve günahlar ayyuka çıkmıştı. Savaşın ateşi herkesi kavurmuş, dünya karanlığa gömülmüş, herkes hile ve yalancılıkla yaşar olmuştu. Nefsani istek ve hevesler insanları esir almış, cahiliyet onları rezil etmişti.

Ne malları ne canları ve ne de namusları emniyette değildi. Bağnazlık ve taassup tüm onları karanlığa gömmüştü. Zulüm, haksızlık ve cinayetler tüm yaşamlarında etkin rol oynamaktaydı.

Cahiliyetin meyve ağacının tek semeresi fitne ve şaşkınlıktı. Yemekleri kokuşmuş cesetler, iç elbiseleri korku ve dehşet, dış elbiseleri ise kılıçtan başka bir şey değildi. İnsanlığın hayat suyu yere batmış, hidayet minareleri ortadan kalkmış, sapkınlığın bayrağı dalgalanır olmuştu.


Hz. Ali’nin Beyanında Biset’in Hedefi

Allah'ın Hz Muhammed'i (s.a.a) Peygamberliğe seçmesindeki asıl sebep, insanların sahte ve yalancı putlara tapmaktan vaz geçmeleri ve gerçek ilaha yönelmeleri içindir. Şeytana uymamaları için onlara yardım etmek ve kendi itaatinde onları kemale erdirmektir.

Allah, Peygamberlerini halkın arasından seçti ve onları birbirinin ardı sıra halka bir elçi olarak gönderdi. Böylece insana, Allah ile yapmış olduğu ahdi hatırlaması ve Allah'ın kendisine vermiş olduğu nimetleri unutmaması gerektiğini gösterdi. Ve açık delillerle tebliğ etmek suretiyle Peygamberlerini birer hatırlatıcı olarak görevlendirdi.

Küfür ve şirkten dolayı akılları kullanmayı kenara bırakan toplumu ıslah etmeyi ve insanlığa bahşedilen akılları yeniden kullanmayı ve Allah'ın büyük ayetlerini insanlara öğretmeleri için Peygamberler atadı.
Allah vermiş olduğu vaadi yerine getirmek, Nübüvvet çarkını tamamlamak ve insanı kemale erdirmek için Hz Muhammed'i Peygamberliğe seçti. Daha önceki Peygamberlerden O'nun Peygamberliği için söz almıştı.


İmam Humeyni'nin Beyanında Biset

Hz Muhammed'in (s.a.a) peygamberliğe seçilmesinden daha önemli bir olay veya vakıa olmamıştır. Hatta olması bile düşünülemez. Çünkü bu âlemde Hz Muhammed'den (s.a.a) daha büyük ve azametli bir insan mevcut değildir. Allah’ın hiçbir hadisesi Peygamberin biset'i kadar büyük ve önemli değildir.

Peygamber, Arabistan halkındandı. Ama O'nun daveti sadece Arabistan ile sınırlı değildi. O'nun daveti tüm kâinata ait, evrensel bir boyuttaydı. Peygamberin seçilmesindeki asıl amaç, insanın eğitim ve terbiyesidir. Peygamber, nefisleri tezkiye için gönderilmiştir. İslam Peygamberi tüm dünyada Vahdet kelimesini hâkim kılmak ve varlık âleminin tek sahibinin, tek bir kelime olan Ehed'e (Tek) ait olduğunu öğretmek için gelmiştir.


İmam Humeyni’nin Beyanında Biset'in Hedefi

Biset'in hedefi, insanlara zulmü ortadan kaldırmanın yollarını öğretmek, kudret ve güç sahibi zalim karşısında nasıl mücadele edileceğini göstermektir. Biset'in hedefi, insan ahlakının geliştirilmesi, nefislerin terbiye edilmesi, ruhun tüm karanlıklardan kurtarmasıdır. Zulmet ve karanlıkları bir kenara itmek ve onun yerine nur ve aydınlığı, cehaletin kötü ve vahşi yüzünün yerine ilim ve ameli oturtmaktı. Fahri Kâinat Hz. Muhammed (s.a.a) Müslümanlar başta olmak üzere tüm insanlığın kardeş olduğunu ve hiçbir süratte ayrılık ve tefrikaya düşmemesi gerektiğini öğretti.

 

              Youtube Kanalımıza Gitmek İçin Tıklayın