Hermonutik ve Tefsir İlmi 2

Hermonutik ve Tefsir İlmi 2

İlahi kitabımız müminleri, bu kitabın yüce anlamlarına ulaşmaları, onları uygulamaları için Kur’an-ı Kerim'in ayetlerinde düşünmeye davet etmektedir

İlahi kitabımız müminleri, bu kitabın yüce anlamlarına ulaşmaları, onları uygulamaları için Kur’an-ı Kerim'in ayetlerinde düşünmeye davet etmektedir:

"Kur'an'ı düşünmüyorlar mı?..." (Nisâ, 82)

yine başka bir ayette şöyle buyuruyor:

"Bu Kur'an) kutlu bir Kitap'tır. Onu sana indirdik ki ayetlerini düşünsünler ve aklı selim sahipleri öğüt alsınlar." (Sâd, 29)

  Bu ayetler ve ilahî kitaplarda oldukça fazla olan benzeri ayetler bizi şu gerçeğe davet etmektedir: Bu ilahi kitap, iman sahiplerinin, düşünen ve akıl eden kişilerin, onu gönderenin hedeflerini anlamaları ve uygulamaları için indirilmiştir; dolayısıyla müfessirin çabası kitabın sahibinin maksat ve amaçlarını keşfetme doğrultusunda yoğunlaşmalıdır; aksi durumda hidayet gerçekleşmez ve düşünmek insana bir fayda sağlamaz.

  Metin tefsirinin İslam uleması yanında felsefî bir yönü olmadığı sadece metot bilim özelliğini taşıdığı için büyük müfessirler, müfessirde aranan şartları belirlemişlerdir. Onlara göre, bir müfessir bu şartları elde ettiğinde, ilahi maksatları dini metinlerden çıkarması mümkün olur. Bu şartlara baktığımızda İslam müfessirlerinin tefsire bir metot bilim gözüyle baktıklarını göstermektedir. Örnek olarak doğru tefsir şartlarını söz konusu eden bazı müfessirlerin görüşlerine değiniyoruz:

  a) Rağıb-ı İsfehani adıyla tanınan Hüseyin b. Muhammed b. el-Mufazzal Ebu'l Kasım- (d: 502 h.) "Camiu’t-Tefasir" adlı değerli kitabında tefsir ve müfessirin şartları hakkında şu açıklamayı yapmıştır:

“İlahî kitabı tefsir etmek dil bilimi ve akli bilimlerde yetenek sahibi olmanın yanı sıra ilahî lütüf olmaksızın imkansızdır.

   Tefsir için gerekli olan bilimler şöyledir:

  1- Sözcükleri tam anlamıyla bilme: bu konu lügat bilimi dalına aittir.

  2- Sözcüklerin birbirleriyle ilişkilerini bilme: Bu konu iştikak biliminde incelenmektedir.

  3- Sözcüklere ariz olan hallere vakıf olma yani sözcük türemesi veya kelimelerinin son harfinin harekelerini bilme: Bu konu sarf ve nahv (Arapça dil grameri) biliminde incelenmektedir.

  4- Çeşitli kıraatleri bilmek.

  5- Ayetlerin nüzul sebeplerini, özellikle geçmiş ümmetlerin başlarına gelenleri bilmek: Bu konu tarih ilminde incelenmektedir.

 

  6- Kur’an-ı Kerim'in mücmel ve müphem ayetleri hakkında Resulullah (s.a.a)'den nakledilenler; örneğin açıklaması Resulullah(s.a.a)’in sünnetinde geçen o hazretin namaz ve zekat hakkındaki buyrukları.

  7- Nasih ve mensuhu, umum ve hususu, icma ve ihtilaf konularını bilmek: Bu konudan usul ilminde bahsedilmektedir.

  8- Din hükümleri ve adabını ve İslam siyasetlerini bilmek: Bu konu fıkıh ilminde incelenmektedir.

  9- Aklî delilleri tanımak: Bu husus da kelam ilmine girmektedir.

  10- Allah Teala'nın bildiğine amel eden kimseye verdiği ilahî lütuf yoluyla elde edilen bilim.

Daha sonra Emiru’l-Müminin Ali aleyhisselam’dan naklen hikmetin bir gün dile gelerek şöyle dediğini bildirmektedir:

"Beni (hikmeti) isteyen birisi, bildiğine  en güzel şekilde amel etsin"

  Daha sonra diyor ki: Bu ilahî bağış salih ameller yapmak sayesinde gerçekleşmektedir. Bu yüzden Kur’an-ı Kerim buyuruyor ki:

"Hidayet bulanlara gelince, Allah onların hidayetlerini artırmıştır..." (Muhammed, 17)

  Ragıb daha sonra şöyle devam etmektedir: İlahî bağışın eşliğinde yukarıda açıklananbilimlere sahip olmak müfessirin her türlü kendi reyine göre tefsirden (ön yargılı tefsirden) kurtulmasına sebep olur.

  Kendi reyine göre tefsir, bu şartlara sahip olmayanlardan kaynaklanmaktadır. Bu kişiler doğal olarak tahmin ve sanı yolunu izlemektedirler. Bu kişiler gerçeğe ulaşsalar bile yine hatakârdırlar; çünkü Kur’an-ı Kerim ancak bilinçli olarak gerçeğe tanıklık edenleri tasdik etmektedir. Nitekim Kur’an şöyle  buyuruyor:

"...Ancak bilerek şahitlik edenler bunun dışındadır ." (Zuhruf, 86)[1]


 [1] - Camu’t-Tefasir (Mukaddime) s. 91-96.