Hermonutik ve Tefsir İlmi 1

Hermonutik ve Tefsir İlmi 1

"Hermonutik" terimi Yunanca bir terim olup "yorum yeteneği" veya "metin yorumu/tefsiri" anlamındadır.

Hermonutik ve Tefsir İlmi 1

  "Hermonutik" terimi Yunanca bir terim olup "yorum yeteneği" veya "metin yorumu/tefsiri" anlamındadır. Bazıları bu terimin kök bakımından eski Yunan’da ilahelerin elçisi anlamına gelen peygamberini ifade eden "Hermes"la bağlantılı olduğunu  söylemişlerdir. Hermes ilahelerin mesajlarını ulaştırdığı ve tefsir ettiği gibi, müfessir de dini metinlerin anlamını keşfetmeye çalışmaktadır.

  Metin tefsiri, ister dinî, ister tarihî ve ister ilmî metin olsun üç boyutlu bir olgudur.

  a) Müfessirin elinde bulunan metin.

  b) Metnin yazarının taşıdığı hedef.

  c) Özel bir takım vesilelerle onu tefsir etmek isteyen müfessir.

  Müfessirin görevi, doğru yöntemlerden yararlanarak metni tam olarak anlamaya çalışarak metni oluşturan kişinin hedefini keşfetmektir.

  Bu açıdan Egust Wolf gibi bazı batılılar "Hermonutik" terimini, yazar ve konuşmacının düşüncesini keşfetme kuralları anlamında kullanmışlardır. Schleiermacher (1768-1834) bu terimi yanlış anlamadan korunma yöntemi olarak tanımlamaktadır. Öyle ki Wilhelm Dilthey (1833-1911) doğal bilimleri anlamak için özel bir metot olduğu gibi, insana dayanan olguları tefsir etmek için kapsamlı bir metot oluşturmaya çalışmıştır. Gerçekte bunun doğal bilimleri anlama metodu karşısında bir çeşit insan bilimleri kavrama metodu olduğunu ileri sürmüştür.

Asrımızın en belirgin hermonutik temsilcilerinden biri olan Poll Riko bunu, metinler tefsiriyle ilgili anlama teorisi olarak tanıtmıştır; yani hermonutik, anlama metodunu konu edinen ve metinler tefsiri mekanizmasından bahseden bir bilimdir.[1]

  Yakın zamana kadar metinler tefsirinde söz konusu olan şey metot ile ilgili olup asla kelami veya felsefi bir  yönü yoktu. Metinler tefsiri veya batı tabiriyle "hermonutik" hakkında konuşanların hedefi, yazarın hedef ve amaçlarına ulaşabilmek için bir metot bilim sunmaktı. Fakat batılı filozof Martin Heidegger'le (1889-1976) ve Gadamer'in (1900-...) döneminden buyana hermonutik metot ilgili bir araştırma olmaktan çıkıp felsefi bir yön kazandı. Onların nerye dayanarak bu dönüşümü yaptıklarına ve metot bilim olan bir bilime nasıl felsefi bir içerik verdiklerine ileride değineceğiz.

  İşte bu nedenle hermonutiğin gerçekte iki farklı yorumu vardır:

  1- Metot bilim olan hermonutik.

  2- Felsefe hermonutik.

Biz bunları ayrı ayrı ele alacağız:

  Birinci bölümü açıklamaya başlamadan önce şu noktaya değinmek zorundayım: Günümüzde "hermonutik" sadece metni tefsir etme yöntemi olmakla sınırlı kalmayıp müfessirle geçmiş olayların arasındaki zaman farkını göz önünde bulundurarak tarihî olayları anlamayı da kapsamına almaktadır (tarihî hermonutik). Yine bununla da sınırlı kalmayıp belirtiler, sözcükler ve sesler yoluyla duygu ve hisleri kavramaya da denmektedir  (psikiyatrik hermonutik). Genel anlamda bu kavram, insanın kendisinin dışındaki dünyayı anlama ve diğerlerinin iç dünyalarına ulaşmak anlamında kullanılmaktadır. Sanki hermonutik anlama olayı ve mekanizmasını insana  öğretmektedir.  Dolayısıyla bir resim tablosunu veya bir heykeli tefsir etmekte de kullanılması şaşırtıcı değildir.

Fakat burada bizim için söz konusu olan metinler ve özellikle dinî metinlerin tefsiridir.

Metot Bilim Olarak Hermonutik

  Bir yazardan geriye kalan bir metin şimdiki ve gelecek nesle bir mesaj taşımaktadır. Doğal olarak tefsirin hedefi bu mesajı keşfetmektir; dolayısıyla tefsir olayını, mesajı keşfetmekten ayırmak imkansızdır.

Bu açıdan bilimsel metinle, dinî metinler veya diğer tarihî ve toplumsal metinler arasında hiçbir fark yoktur ve hepsinde yazarının/ sahibinin  mesajı elde edilmeye çalışılmaktadır.

  Özellikle mesajları insanları saadete ulaştırmak olan ilahî kitapların tefsirinde, metnin asıl amacına ulaşmaya çalışmak gerekir; çünkü dini metni asıl mesajına ters düşecek şekilde yorumlamak gerçeklerden sapmak ve dalalet vadisinde yuvarlanmaktan başka bir şey değildir. Kur’an buyuruyor ki:

"Gerçekten bu Kur'an da en doğru yola iletir..." (İsra, 9)

 


[1] - Kitab-ı Nakd, sayı, 5, 6/154.