Hermonutik ve Tefsir İlmi 10

Hermonutik ve Tefsir İlmi 10

2- Lügat ve Örfte "Arş" Sözcüğünün Anlamı

  "Arş" lügatte ve Kur’an-ı Kerim'de güçlü kişilerin üzerine oturdukları taht anlamındadır. Nitekim Kur’an-ı Kerim Belkıs'ın tahtı hakkında şöyle buyurmaktadır: "...Kendisine (kralların muhtaç olduğu) her şey verilmiş ve büyük bir tahtı var." (Neml, 23)

  Gerçekte arş güç ve sultanın simgesi sayılır ve kendi dilimizde bunu ifade etmek için "taht" kelimesini kullanırız. Arap şairi diyor ki:

Mervan oğullarının tahtı devrildi;

  Sahip olduğu tüm nimetlere rağmen devrilen Humeyran tahtı gibi.

  Kesinlikle bu gibi yerlerde tahttan maksat ağaç veya metalden yapılan taht ve onun yıkılmasından maksat onun zahiren yıkılması değildir. Tahta oturmak makam ve yücelik kazanmayı, yıkılması ise devlet ve hükümetin yok olmasını ifade eder.

  Arşın güç ve sulta simgesi olmasındaki nokta, geçmiş emir ve padişahların memleketin işleriyle ilgilenmek için arş diye adlandırdıkları bir tahtın üzerinde oturması, vezirlerle padişahın dostlarının ise onun etrafında halka oluşturmaları, padişahın oturmuş olduğu taht üzerinden memleketin işlerini idare etmek için emirler vermesi ve memleketin oradan yönetilmesidir; işte bu nedenle zamanla arş veya arşa oturmak ya da arsa istila etmek sulta ve güç kurmayı ifade etmek anlamına gelmiştir.

  Son olarak hatırlatılması gereken nokta, arş ve serir kelimelerinin aynı anlamda olmalarına rağmen "arş" sözcüğünün genellikle güç ve sulta olarak kullanılmasıdır; oysa her iki sözcük insanın üzerinde oturup yaslandığı normal bir divan ve taht anlamını taşırlar. Örneğin, Hz. Süleyman (a.s) bir padişah olan Belkıs'ın tahtının getirilmesini istediği zaman "arş" sözcüğünü kullanmaktadır:

"...Onların bana teslim olarak gelmelerinden önce hanginiz onun tahtını bana getirebilir?" (Neml, 38)

  Fakat normal bir oturma yeri olarak tahttan bahsedildiği zaman "serir" veya "erike" kelimesini kullanmaktadır; nitekim şöyle buyuruyor:

  "Nimet cennetlerinde serirler=tahtlar üzerinde, karşılıklı otururlar." (Saffat, 43-44)

Ve bazen de buyuruyor ki:

  "Onlar erikelere=divanlara dayanırlar..." (İnsan, 13)

  Buraya kadar ayetin içeriğiyle tanıştıktan sonra ayetteki karinelere de dayanarak ayetin gerçek maksadını daha iyi anlayabiliriz.

Kur’an-ı Kerim Allah Teala'nın arşa "istiva"sından bahsettiği yerlerde sürekli ayetin öncesi ve sonrasında ilahi gücün mazharları söz konusu edilmiştir.

Şimdi bu konudaki yedi ayetten ikisini inceleyelim:

  1- "Rabb'iniz o Allah'tır ki; gökleri ve yeri altı günde yaratmış, sonra Arşa istiva etmiştir. Gündüzü kovalayan geceyi, gündüzün üstüne örtmektedir. Güneşi, ayı ve yıldızları buyruğuna boyun eğmiş vaziyette (yaratan O'dur). İyi bilin ki, yaratma ve emir O'nundur. Alemlerin Rabbi Allah, ne uludur." (A'raf, 54)

  2- "Rabb'iniz O Allah'tır ki, gökleri ve yeri altı günde yarattı, sonra Arş'a istiva etti. Emri, tedbir (buyruğunu icra) eder (yaratıklarını yönetir). O'nun izni olmadan hiç kimse şefaat edemez. İşte Rabb'iniz Allah budur. O'na kulluk edin, düşünmüyor musunuz?" (Yunus, 3)

  Bu iki ayette Allah’ın alemdeki güç ve hakimiyeti çeşitli tabirlerle açıklanmış ve başlıca şunlara işaret edilmiştir:

1- Allah Teala gökleri ve yeri altı merhalede yaratması.

2- Gecenin, gündüzü örtmesi.

3- Gecenin gündüzü takip etmesi.

4- Güneş, ay ve diğer yıldızların Allah'ın emrine boyun eğmeleri.

5- Yaratmanın O'na mahsus oluşu.

6- Hükmün O'na mahsus oluşu.

7- Varlık aleminin O'ndan başka yöneticisinın olmayışı.

8- Alemde hiçbir tabii illet (şefaatçi) O'nun izni olmaksızın geçerli ve etkili olmadığı.

9- Allah’ın sonsuz bir yüceliğe sahip oluşu.

10- Böyle yüce bir varlığın tapınılmaya lâyık olduğu.