Fedakarlık ve Kulluğun Doruğu, Kurban Bayramı

Fedakarlık ve Kulluğun Doruğu, Kurban Bayramı

Kurban, Müslümanların en büyük bayramlarından biridir.

Kurban, Müslümanların en büyük bayramlarından biridir. Zilhicce ayının onuncu günü güneş doğduğunda Müslümanlar mübarek kurban bayramını karşılar.

Kurban bayramı Hak yolunu izleyen insanların bayramı ve büyük ilahi sınavın yaşandığı gündür.

Bugün hac farizasının yapıldığı günlerin arasında büyük bir coşku içinde bu büyük ibadetin merasimini yerine getiren kulların yüce Allah katına daha da yakınlaştığı gündür.

Bugün sanki Hz. İbrahim’in şu güzel kelamı aşık muvahhitlerin dilinden bir kez daha Hak teala katında tekrarlanıyor: Ben hanîf olarak, yüzümü gökleri ve yeri yoktan yaratan Allah'a çevirdim ve ben müşriklerden değilim.

Bu muhteşem ve büyük günde, kutsiyet ve maneviyat her tarafı saran günde biz de yüce Allah’a yöneliyor ve O’na niyaz elimizi uzatıyor ve O’ndan Müslümanlar için izzet ve onur ve hepimizin günahlarını bağışlamasını diliyoruz. Ey yüce Rabbim, senden bu büyük günün, bu manevi bayramın hakkına son zamanlarda düşmanların komplolarına maruz kalan Müslümanların topraklarına huzur ve güvenliği geri kazandırmanı niyaz ediyoruz.

Kurban bayramınız mübarek olsun. İslam kültüründe bayram sözcüğünün özel anlamı vardır.

Bayram, insanların görevlerini yerine getirmekten mutluluk duyduğu ve kötü amellerden kaçındığı gündür.

İslam dini insanı sorumlu ve yükümlü bir mahluk olarak tanımlar. İşte bu yüzden ne zaman insan Allah’ı hoşnut etmek ve O’nun rızasını kazanmak ve çirkinliklerden ve kötülüklerden uzaklaşmak için çaba harcarsa, o gün bayramdır ve o insan da Hak teala katına daha yaklaşmış olur. Allah katına yakınlaşmaktan maksat, zaman ve mekan bakımından yakınlaşmak değildir.

Burada maksat, Allah’a itaat ve kulluk ederek O’nun ilahi lütuf ve merhametinden daha fazla yararlanabilmektir. Bugün hacı adayları vahiy diyarında Mina’ya gelmiş bulunuyor.

Mina, yalvarmak ve ricada bulunmak demektir ve Mina diyarı da arzu ve isteklerin diyarıdır. Bu konuda İmam Sadık (sa) şöyle buyurur: Bu topraklara Hz. Cebrail bu diyarda Hz. İbrahim’e arzu ve isteğini beyan et, dediği için Mina adı verilmiştir. Gerçekten, insanın insaniyet mevkiine ulaşma arzusundan daha büyük arzu ne olabilir? İnsanın kibir, gurur, haset ve buna benzer ahlaki rezilliklerden uzaklaşması ve hevesini ve nefsini kurban etmesinden daha büyük arzu ne olabilir?

Hacı adayları da bu büyük arzularla şeytan simgesini taşlayarak iç ve dış iblislerden kurtulmaya ve böylece sapmalarına vesile olacak her şeyi hüsrana uğratmaya çalışır. Hacı adayları bu ameli üç gün içinde tekrarlar ve böylece artık şeytan vesveseleri onları etkileyemeyeceğinden emin olur.

Hacı adaylarının Zilhicce’nin 10. Günü Mina’da yerine getirdikleri bir başka amel, deve, inek veya koç kesmek ve yoksulların arasında dağıtmaktır. Yüce Allah’ın lütuf ve merhametinden daha da yararlanmak için yerine getirilen bu amele kurban kesme adı verilir. Kurban bayramı insanlara gerçek şenlik ve mutluluğun, ancak ilahi emirlerin yerine getirildiğinde ve Hak teala katına bir adım daha yaklaşıldığında yaşanabileceğini hatırlatır.

İnsanların tüm istek ve heveslerinden vaz geçtikleri fiili, simgesel olarak kurban kesme ameli ile sergilenir. Yüce Allah Hac suresinin 37. Ayetinde şu hatırlatmada bulunur: Onların ne etleri ne de kanları Allah'a ulaşır; fakat O'na sadece sizin takvânız ulaşır. Sizi hidayete erdirdiğinden dolayı Allah'ı büyük tanıyasınız diye O, bu hayvanları böylece sizin istifadenize verdi. (Ey Muhammed!) Güzel davrananları müjdele! İran’ın büyük düşünürlerinden Ayetullah Muhammed Reyşehri bu konuda şöyle diyor: Takvanın bazı mertebeleri vardır ve kurban kesme, takvanın en üst mertebesine işaret olabilir.

Takvanın bir mertebesi, günahlardan sakınmaktır. Bir sonraki merhale ise ister haram ister mekruh, çirkin olan her türlü amelden sakınmaktır. Ve takvanın en üst mertebesi, Allah’tan başka her şeyi kurban etmektir; yani insanın gönlünde Allah aşkı ve dini değerlerden başka hiç bir şey olmamalıdır.

Zira insanın gönlü Allah’ın alanıdır. İnsan tüm sevdiklerinden el çektiğinde ve gönlünü Allah sevgisinden başka her türlü sevgiden boşalttığında, işte o zaman Allah’a kavuşur. Müminin gönlü, yüce Allah’ın Arş’ıdır. Kurban bayramının merasimi, çok eski mazilere dayanır. Bu etkinlik Hz. İbrahim’in yaşam öyküsü ile ilgilidir.

Hz. İbrahim Allah rızası yolunda gönlünden Allah’tan başka ne varsa silip attı ve semavi bir aşkın güzel öyküsünü yazdı. Yüce Allah Kur'an-ı Kerim’de peygamberi İbrahim ve oğlu ismail’in kulluk ve ihlas macerasını en güzel biçimde beyan etmiştir. Hz. İbrahim engebeli bir yaşamın ardından yüce Allah’tan bir evlat niyaz etti ve Hak teala da uzun yıllar bekleyişin ardından İbrahim’e İsmail’i verdi.

Bundan sonra İsmail, Hz. İbrahim’in gönlüne yerleşti ve uzun yıllar çektiği acının izlerini sildi. İsmail ergenlik çağına gelmişti. Bir süre sonra Hz. İbrahim rüyasında oğlu İsmail’i yüce Allah’ın emri üzerine kurban kestiğini gördü. Rüya üç kez tekrarlandı ve Hz. İbrahim’in gönlünde büyük bir fırtına koparttı. Bundan sonra Allah aşkı ve evlat sevgisi, Hz. İbrahim’in gönlünde bir birine karşı savaşmaya başladı.

Hz. İbrahim’in bir seçim yapması gerekiyordu ve bu yüzden konuyu oğlu İsmail’e açtı. Ancak İsmail de Allah’ın ihlaslı kuluydu ve bu yüzden babasına şöyle karşılık verdi. ... Babacığım! Emrolunduğun şeyi yap. İnşallah beni sabredenlerden bulursun. Hz. İbrahim kararını verdi ve büyük bir azimle oğlu İsmail’le beraber kurban kesilen yere doğru yola çıktı.

Hz. İbrahim yüce Allah’a olan iman ve yakini sayesinde şeytanın vesveselerini bertaraf etti ve nurani ve melekuti bir duruşla ihlaslı oğlu İsmail’in başında durdu. İsmail de yüce Allah’ın emrine karşı mutlak teslimiyet içindeydi. Hz. İbrahim elindeki keskin bıçağı oğlu İsmail’in boğazına götürdü ve kesmek istedi, ancak keskin bıçak İsmail’in boğazına işlemedi.

Hz. İbrahim bir kaç kez çabaladı, fakat fayda etmedi, çünkü yüce Allah’ın iradesi başka bir şeydi. Baba oğlu bu ilahi sınavdan başarılı bir şekilde çıktıklarında nida geldi: İbrahim'e selam! Dedik. Biz iyileri böyle mükâfatlandırırız. O sırada yüce Allah Hz. İbrahim’e kurban kesmesi için bir koç gönderdi ve peygamberine oğlu İsmail yerine koçu kurban kesmesini buyurdu.

İşte böyle yüce Allah’a kulluğun ve mutlak teslimiyetin en güzel sahnesi yaşandı. Bu güzel olayı anmak üzere yüce Allah her yıl yıl hac mevsiminde hacı adaylarının Mina vadisinde kurban keserek kulun Hak karşısında teslimiyetini anmalarını emretti. Şimdi ise hacı adayları Hz. İbrahim’den ilham alarak kurban kesme merasimini yerine getiriyor ve böylece nefsani istek ve hevesleri ile mücadele ediyor.

Hacı adayları o sıralarda yaşamlarında hangi etkenin durgunluk getirdiğini düşünmeye başlıyor. İşte bu düşünce ile herkes kendisini bağımlı olduğu bu tür etkenlerden kurtarmaya çalışıyor. Mal, mevki, servet, para, hangi etken insanı kemale erme yolundan alıkoyuyor? Burada hac ibadetinin çok önemli bir sırrı aşikar oluyor, o da, insanların Allah yolunda kendi nefsani istek ve heveslerinden vaz geçmeleridir.

Kurban kesme geleneği, aslında maddi istek ve heveslerle mücadele simgesidir. Böylece hacı adayı büyük bir şevkle ve hiç bir karşılık gözetmeksizin yüce Allah’ naçizane bir hediye sunuyor. Yüce Allah kesilen kurban etinin yoksullara ve muhtaç insanlara verilmesini emretmiştir. İslam peygamberi (sav) de yüce Allah’ın kurban kesmeyi, yoksulları eti ile doyurmak için şeriatte belirlediğini buyuruyor. Kurban kesme ve bayram namazının ardından hacılar Mina’da kısa bir süreliğine ikamet eder, ardından tavaf için Mekke'ye gelir.

O sırada hacıların kalpleri umut nuru ve manevi bir şevkle dolup taşar. Hacılar vahiy diyarında bulundukları ve hac amellerinin başarı ile yerine getirdikleri için mutludur ve Hak tealaya şükreder. Şimdi gönüllerini her türlü günah tozundan silen ve bir ayna gibi parlatan hacılar bu yolculukları sırasında biriktirdikleri manevi birikimleri ile kendi vatanlarına doğru yola çıkar ve hac kongresinde öğrendiklerini bundan sonraki yaşamlarında uygulamaya çalışır