El-Mizan Tefsirinde Kelime Ve Kavramlar 12

El-Mizan Tefsirinde Kelime Ve Kavramlar 12

El-Mizan Tefsirinde Kelime Ve Kavramlar 12

El-Mizan Tefsirinde Kelime Ve Kavramlar 12

CİLT 7

  HANEF-HANİF: Ragıp İsfahanî el-Müfredat adlı eserinde der ki: "el-Hanefu; sapıklıktan doğru   yola   yönelme,  eğilim gösterme demektir. el-Cenefu; doğru yoldan sapmaya yönelme, eğilim gösterme anlamına   gelir... Bu yüzden Araplar, hac ziyaretinde bulunan veya sünnet olan herkesi 'hanif' diye isimlendirirler.   Bununla   onun  İbrahim'in   (a.s)   dini   üzere olduğuna dikkat çekmek   isterler. el-Ahnef; ayağında eğrilik  olan kimse. Bazılarına göre, ayağında eğrilik olanın bu şekilde isimlendirilmesinin nedeni uğur temennisidir, bazılarına göre de sırf eğilimi ifade eden bir istiareli kullanımdır." (Alıntı sona erdi.) (6:79)

  İCTİBA:Ragıp İsfahanî el-Müfredat adlı eserinde şunları söylüyor: Araplar: "Cebeytu'l-mae fil havzi=Suyu havuzda topladım." derler. Suyu içinde toplayan havuza "cabiye" derler. Çoğulda ise "cevab"in kelimesi kullanılır. Çoğul kullanımı Kur'ân'da geçer. Yüce Allah şöyle buyurur: "Vecifan-i ke'l-cevab=Havuzlar kadar leğenler..." [Sebe', 13] Bu temel anlamdan hareketle kinayeli olarak vergi toplama işi için de "cibaye" kelimesi kullanılır. "Cebeytu'l-harace" yani vergi topladım. Bu ayet de bu anlamın bir örneğidir: "Her şeyin ürünlerinin toplanıp getirildiği." [Kasas, 57] Bu maddenin türevi olan "ictiba" ise, seçerek toplamak anlamına gelir. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: "Fectebahu Rabbuhu" yani, "Rabbi onu seçti." [Nahl, 121] Ragıp İsfahanî devamla şöyle der: Yüce Allah'ın bir kulu seçmesi, ona özel bir ilâhî feyiz bahşetmesi anlamına gelir. Kul bu feyiz sayesinde kendinden hiçbir çalışma olmadan türlü nimetleri eldeeder. Bu, peygamberlere, onlara yakın mertebelerde bulunan ve onlarla birlikte anılan sıddıklara ve şehitlere özgü bir niteliktir. Nitekim yüce Allah şöyle buyurmuştur: "İşte böylece Rabbin seni seçecek..." [Yûsuf, 6]" Rabbi onu (Yunus'u) seçti ve salihlerden kıldı."[Kalem, 50] "Onları topladık ve onları dosdoğru yola ilettik." [En'âm, 87] "Rabbi onu seçti, rahmetiyle ona dönüp tövbesini kabul etti ve onu doğru yola iletti." [Tâhâ, 122] "Dilediğini kendine seçer ve kendisine yöneleni doğru yola iletir." [Şûrâ, 13] (Ragıp'tan yapılan alıntı sona erdi.) (6:87)

  HÜKÜM: Ragıp İsfahanî el-Müfredat adlı eserinde  şöyle der: "Hüküm sözcüğünün asıl anlamı önlemedir; ama yapıcı,  ıslâh edici anlamda önleme. Bu yüzden dizgine,'hakemet'ud-dabbe' denilmiştir. 'Hakemtu-hu ve hakemt'ud-dabbete bi'l-hakemeti: Hayvanı önledim, dizginle durdurdum.' 'Ahkemtuha' yani 'Onun için bir dizgin yaptım.' Araplarbu anlamda 'Hakemt'us-sefinete ve ahkemtuha: Gemiyi iplerle  iskeleye bağladım.'  derler.  Şair der ki: Ey Hanifeoğulları,  beyinsiz, ahmak bireylerinizi     dizginleyin." (el-Mufredat'tan alınan alıntı burada sona erdi.) Hüküm  kelimesi yüce Allah'a izafe   edildiğinde varoluşsal bir meseleyle ilintiliyse varoluşsal yargı anlamını ifade eder. Bu da gerçek, objektif ve bütün aşamalarıyla reel varlık demek olan var etmedir. Yüce Allah bir ayette şöyle   buyurmuştur: "Hüküm veren Allah'tır. O'nun  hükmünün ardına düşüp onu iptal edecek kimse   yoktur."  (Ra'd,   41)  "Bir şeye hükmetti mi, ona sadece ol der, o da hemen oluverir." (Bakara,   117)

Bir açıdan şu ayeti de aynı kategoride inceleyebiliriz:  "Büyüklük taslayanlar da dediler ki: Hepimiz de onun içindeyiz. Allah kullar arasında böyle hüküm verdi." (Mü'min, 48) Eğer yasama meselesiyle   ilintiliyse, kanun  koyma  ve  mevlevî  (yönetsel) hüküm anlamını ifade eder. Yüce Allah bu hususla ilgili olarak şöyle buyurmuştur: "İçinde Allah'ın hükmü bulunan Tevrat yanlarında dururken..." (Mâide, 43)  "Allah'tan daha güzel hüküm veren kim olabilir?" (Mâide, 50) Peygamberlere izafe edilerek kullanıldığı zaman yargı anlamını ifade eder. Bu, yüce Allah'ın onlara bahşettiği ilâhî bir makamdır. Bu tarz bir kullanıma şu ayetleri örnek gösterebiliriz: "Onların aralarında Allah'ın  indirdiğiyle  hükmet  ve  sana  gelen  gerçekten  ayrılıp  onların keyiflerine uyma." (Mâide, 48)  "İşte onlar, kendilerine kitap, hüküm (yargı yetkisi)... verdiğimiz kimselerdir." (En'âm, 89) Bazı ayetlerde peygamberlere   kanun koyma anlamında hüküm yetkisinin verildiği yönünde bir işaret  veya delâlet   vardır.

Örneğin  İbrahim   Peygamber'in   (a.s)   duasını  içeren   ayette  şu  ifadelere yer   verilmiştir: "Rabbim bana hüküm ver, beni salihlere kat." (Şuarâ, 83) Peygamberlerin   dışındaki   insanlara   gelince, onlara  yargılama  anlamında hüküm izafe edilmiştir: "İncil sahipleri, Allah'ın onda indirdiği ile hükmetsinler."  (Mâide, 47) Yine   kanun  koyma  anlamında  hüküm izafe edilmiştir; ancak yüce Allah böyle bir şeye kalkışmalarından dolayı insanları yermiştir: "Allah'ın yarattığı ekinlerden ve hayvanlardan Allah'a pay ayırıp, zanlarınca, 'Bu Allah'a, bu da ortaklarımıza.' dediler. Ne kötü   hüküm   veriyorlar!" (En'âm, 136) "Senin sözün elbette haktır ve sen hâkimlerin hâkimisin." (Hûd, 45) Bu ayet, içinde yer aldığı konunun akışı itibariyle sözü yerine getirme ve hükmü uygulama anlamına gelen hükmü kapsar niteliktedir.