El-Mizan Tefsirinde Kelime Ve Kavramlar 11

El-Mizan Tefsirinde Kelime Ve Kavramlar 11

El-Mizan Tefsirinde Kelime Ve Kavramlar 11

El-Mizan Tefsirinde Kelime Ve Kavramlar 11

CİLT 7

  HAVZ:  Ragıp  İsfahanî   el-Müfredat   adlı  eserinde   der   ki:   "el-Havz,   suya   dalmak ve sudan geçmek demektir. Bu ifade, istiare yoluyla işlerle ilgili olarak da kullanılır.Kur"ân"da genellikle dalınması  yerilen   hususlar bağlamında kullanılır." (Ragıp"tan yapılan alıntı son buldu.) Dolayısıyla bundan maksat, batıl sözlere başlayıp iyice dalmaktır. Gerçek olan ayetlerden söz edip onlarla alay etmek ve lâfı uzattıkça uzatmak gibi.(6:68)

  BESLU: Ragıp İsfahanî el-Müfredat adlı eserinde der ki: "el-Beslu, bir şeyi büzmek, toparlamak ve  men etmek,  alıkoymak demektir. Büzmek, toparlamak anlamını içerdiği için de, mecazî olarak, yüzün ekşitilmesi anlamında da kullanılmış, yüzünü ekşitene "bâsil" ve "mübtesil"ül- vech" denilmiştir.Men etme  ve alıkoyma anlamını içerdiği için de, engellenen, yoksun bırakılan ve elinde ipotek   bulunduran   kimseye "besl" denmiştir. Yüce Allah şöyle buyuruyor: "Ve onunla (o Kur"ân"la) hatırlat ki kişi, kazandıkları (günahlar) sebebiyle alıkonmasın." Yani, sevaptan mahrum bırakılmasın. "Haram" ile (engellenilen anlamında) "besl" arasındaki fark, "haram"ın genel olması, hem hüküm ve yasayla yasaklanan şeyleri, hem de baskı ve zorla yasaklanan şeyleri kapsıyor olmasıdır. "Besl"in ise, sadece baskı ve zorla yasaklanan şeyleri ifade ediyor olmasıdır. Yüce Allah şöyle buyuruyor: "İşte onlar, kazandıkları (günahlar) sebebiyle alıkonmuşlardır." Yani, sevaptan yoksun bırakılmışlardır." (el-Müfredat"tan yapılan alıntı son buldu.) Mecma"ul-Beyan   adlı  tefsirde  şöyle   deniyor:   "Araplar,   "Ebseltuhu   bi-cerîretihi"    derler.   Yani,   suçundan dolayı onu teslim ettim. el-Müstebsil;   kurtulamayacağını   bildiği   için   teslim   olan kimse   demektir. Ahfeş der ki: Tubsilu,   "cezalandırıyorsun"   anlamını   ifade   eder. Yine ‘tubsilu" ifadesinin "ipotek ediyorsun, rehine   koyuyorsun" anlamına geldiği de söylenmiştir. Dikkat edilirse bunlar, birbirine yakın anlamlardır.” (6:70)

SENEM: Ragıp İsfahanî el-Müfredat adlı eserinde şöyle der: Senem; gümüşten, bakırdan veya   ağaçtan yapılan bir canlı  figürüdür. Putperestler bunlara kulluk sunarak onlar aracılığıyla Allah"a yaklaşmayı amaçlıyorlar. Çoğulu  "esnam"dır. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: "Sen putları (esnam) tanrılar mı ediniyorsun?"  "...Andolsun  putlarınız  (esnam) için bir tuzak kuracağım." (el-Müfredat"tan alınan alıntı buradasona erdi.) (6:74)

  CENNE: Ragıp İsfahanî el-Müfredat adlı eserinde der ki: "Cenne" sözcüğünün anlamı; bir şeyin   duyulardan  gizlenmesidir. Araplar, "Cenneh"ul-leyl ve ecennehu ve cenne aleyhi" derler. "Cennehu" yani, gece onu örttü." "Ecennehu" yani ona gizleneceği bir şey sağladı. Tıpkı “kabartuhu=onu defnettim" ve "akbartuhu=ona mezar hazırladım" ve "sakeytuhu=ona su içirdim" ve "askaytuhu=su içmesi için ona bir şey sağladım" dememiz gibi. "Cenne aleyhi keza" yani, üzerini örttü. Yüce Allah, "cenne aleyhi"l-leyl" yani, "Üzerine gece çökünce bir yıldız gördü." buyurmuştur. (Ragıp"tan     alınan   alıntı   burada    sona   erdi.) Şu halde “cenne’l leyl” deyimiyle karanlığın iyice çökmesi kasdedilmiştir, sırf güneşin batmasıyla birlikte ortalığın kararması değil. (6:76)

  FETRU-FITRAT:  Ragıp  İsfahanî   el-Müfredat   adlı  eserinde   der   ki:   "el-Fetru"   kelimesi, aslında boyuna yarmak anlamına gelir. Araplar, "Fetare fulanun keza fetran" [yani, falan adam falan şeyi yardı], eftare [yani oruç açtı, iftar yaptı], futûr  [oruçlu insanın orucunu açmak için yediği yiyecek], infetare   infitâren   [yarıldı] derler. Yüce Allah, "Hel tera min futûr=Bir bozukluk görebiliyor musun?" [Mülk, 3] buyurmuştur. Ayette futûr kelimesi bozukluk, çürüklük anlamında kullanılmıştır. Dolayısıyla yarma bazen yıkıcı, bazen de yapıcı anlam ifade eder. Yüce Allah bir ayette şöyle buyurmuştur:  "Gök onun dehşetinden yarılır. Allah"ın vaadi mutlaka yapılmıştır." [Müzzemmil, 18] "Fetartu"ş-şate=Koyunu iki  parmakla sağdım."Fetartu"l-acîn=Hamuru yoğurdum ve mayalanmasından önce ekmek pişirdim." Bu kökten türeyen bir türev de "fıtrat" kelimesidir. “Fetarellah"ul-halke=Allah varlıkları yarattı." Burada kastedilen, yüce Allah"ın varlıkları kendileri için öngörülen fiilleri işleyebilecek nitelikte yaratmasıdır. Dolayısıyla yüce Allah"ın, "Allah"ın insanları üzerinde yarattığı fıtratı..." ifadesi, O"nun insanların içine, öz doğasına kendisinin bilinmesini sağlayacak donanımı yerleştirmesine yönelik bir işarettir. Dolayısıyla "Allah"ın fıtratı"ından maksat, yüce Allah"ın insanın öz doğasına yerleştirdiği   iman   etme   yeteneğidir. "Eğer onlara, kendilerini kimin yarattığını sorsan, muhakkak ki, Allah, diyecekler." ifadesiyle de bu gerçeğe işaret  edilmiştir. (Ragıp"tan, burada sona erdi.).