Dua Etmenin Adabı

Dua Etmenin Adabı


 

Yüce Allah, insanı kemali arar bir fıtratla yaratmış, böylece mutlak kemalin arayışı içinde olmasını istemiştir. Kemale ulaşması için de ona akıl nurunu bahşetmiş, peygamberleri ve Ehlibeyt İmamları'nı ise onun yol göstericisi ve örneği kılmıştır. Kemale ulaşılmakta hata baş göstermemesi için de örnek olarak sunduğu o yüce zatları ismet (masumluk, tüm günah ve hatadan korunmuşluk) ile donatmıştır.  Ta ki onların sözleri ve yaptıkları, hiçbir hata şüphesine yer bırakmaksızın güvenilir bir şekilde kemal yolunu aydınlatsın.

 

Kemale ermenin yegâne yolu ise, ibadetleri yerine getirmek ve yüce Allah'a itaatte bulunmaktır. İnsana verilen aklın tek başına ve bağımsız olarak ibadetlerin mahiyetini idrak etmesi ve nasıl yapılacağını bilmesi mümkün olmadığından, insan, Hidayet Önderleri'ne müracaat etme ve eksiksiz biçimde onların söz ve amellerini uygulamaya geçirme zorunluluğu duymaktadır. İşte bu nedenle, en iyi ibadetlerden biri olan ve yüce Allah ile irtibat kurmanın en güzel yolu olan duada da Masum önderlerin, Resulullah (s.a.a) ve Ehlibeyt İmamları'nın yöntem ve hâl harekâtını dikkate almalıdır. Şimdi bu yöntemlerin bazısına işaret edelim:

 

1- Duadan Önce Allah'ı Övmek:

 

İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sizlerden biri herhangi bir istekte bulunduğunda (dileğinin gerçekleşmesi için Allah'a dua ettiğinde), önce medhüsenada bulunup Allah'ı övmelidir. Çünkü Sultan'dan bir şey isteyen kimse, elinden geldiği kadar önce en güzel sözleri dile getirir (sonra isteğini dile getirir)."[1]

 

Ehlibeyt İmamları Allah'ın huzuruna yönelip dua ettiklerinde, duaya Allah'ı methetmekle başlarlardı. Nitekim İmam Ali (a.s) her Perşembe akşamı ve şaban ayının on beşinci gecesinde okunması tavsiye edilen meşhur Kumeyl Duası'na, yüce Allah'ın geniş rahmetini ve sonsuz gücünü dile getirerek başlamıştır. Aynı şekilde İmam Muhammed Bâkır (a.s) da Simat Duası'nın başlangıcında Allah'ı şöyle överek şöyle dua etmiştir:"Allah'ım! Seni İsm-i Azam'ınla çağırıyorum. O isim ki, göklerin kapısının açılması için okunur…" İmam Zeynelabidin (a.s) de Sahife-i Seccadiye'nin beşinci duasına şöyle başlamıştır: "Ey azametinin şaşılacak harikaları bitmek bilmeyen yüce Allah!..."

 

2- Duaya Salâvatla Başlamak:

 

Duaya başlamadan önce Peygamber efendimize (s.a.a) ve değerli Ehlibeyt'ine salâvat getirmenin üzerinde önemle durulmuştur. Çünkü salâvat öyle bir duadır ki her zaman yüce Allah'ın dergâhında kabul görmüştür. O hâlde salâvatla birlikte yapılan dua de kesinlikle kabul görecektir. Zira Allah-u Teâlâ, duanın bir kısmını kabul edip bir kısmını kabul etmekten münezzeh ve yücedir. İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur:"Her kim aziz ve celil olan Allah'tan bir ihtiyacını dilemek isterse, Muhammed ve Ehlibeyt'ine salâvat göndermekle başlasın, sonra Allah'tan hacetini dilesin, sonunda da Muhammed ve Ehlibeyt'ine salâvat göndersin. Zira aziz ve celil olan Allah, duanın başını ve sonunu kabul edip de ortasını reddetmekten daha yücedir. Çünkü Muhammed ve Âli'ne gönderilen salâvat, örtülü kalmaz (icabete erişir)."[2]

 

Bu nedenle Ehlibeyt İmamları dualarını sürekli Peygamberimize ve Ehlibeyt'ine salâvatla sona erdirirlerdi. Hatta dualarının başlangıcında bile genellikle salâvat duasını okurlardı. Nitekim İmam Ali (a.s) Kumeyl Duası ile Şabaniye Münacatı'nı salâvatla bitirmiştir, İmam Zeynelabidin (a.s) de Sahife-i Seccadiye'deki tüm dualarını salâvatla sonlandırmıştır.

 

3- Allah'ın Nimetlerini Dile Getirmek:

 

Ehlibeyt İmamları (üzerlerine selâm olsun) dua ettiklerinde, isteklerine uygun olacak şekilde Allah'ın nimetlerini sayar, ardından isteklerini dile getirirlerdi. Nasıl ki İmam Ali (a.s) Kumeyl Duası'nda yüce Allah'ın manevî nimetlerini hatırlatmakta; "Allah'ım! Nice kötülüklerimi gizledin! Nice hatalardan beni korudun! Nice lâyık olmadığım güzel övgüleri benim için halk arasında yaydın!..." buyurmaktadır. İmam Zeynelabidin (a.s) de Ramazan ayı gecelerinde okunması tavsiye edilen Ebu Hamza Sümali Duası'nda şöyle buyurmuştur: "Allah'ım! Biliyorum ki, ümitli olanların isteklerini karşılamaya hazırsın, endişeli olanların durumunu gözetmekte, kollamaktasın…"

 

4- Tazarru ve Yalvararak Dua Etmek:

 

Nitekim bir ayette şöyle geçer: "Rabbinize yalvararak ve gizlice dua edin."[3] İmam Cafer Sadık (a.s) da şöyle buyuruyor: "Yüce Allah, Musa'ya şöyle vahiyde bulundu: Benim huzurumda durduğun zaman, muhtaç ve zelil kimse gibi dur."[4]

 

İnsan, gerçek anlamda fakirdir. Çünkü sahip olduğu her şey Allah'ındır ve Allah'tandır. Canı, malı, zahirî ve batınî tüm nimetler Allah'tandır. Bu yüzden insan dua ederken gerçekte dilenmektedir. Nitekim Allah Resulü (s.a.a) Allah'a yalvarıp yakarır ve dua ederken, yiyecek bir şey isteyen bir sefil ve miskin gibi ellerini yukarı kaldırırdı.[5] Aynı şekilde İmam Cafer Sadık (a.s) da namazlardan sonra ellerini kaldırıp göğe açarak dua ederdi.

 

5- Topluca Dua Etmek:

 

İslâm dininde cemaate ve topluluğa çok büyük önem verilmiştir. Hatta namaz gibi ferdî ibadetlerin bile cemaatle kılınmasının daha faziletli olduğuna vurgu yapılmış, sevabının kat kat fazla olduğu söylenmiştir. Dua da cemaatle yapıldığında, kabul görmeye daha yakın olur. Nitekim İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Dört kişi bir araya gelir ve herhangi bir şey hakkında Allah'a dua ederlerse, mutlaka icabet edildiği bir hâlde ayrılırlar."[6] Bu nedenle İmam Muhammed Bâkır (a.s) herhangi bir sıkıntıyla karşı karşıya kaldığında, evdeki kadın ve çocukları toplar, dua ederdi, onlar da âmin derlerdi.[7]

 

6- Başkalarına Dua Etmek:

 

İslâm öyle bir dindir ki, insanlığın ferdî ve içtimaî tüm yönlerini dikkate almakta, başkalarına yardımcı olmayı her şahsın, hatta her Müslümanın önemli vazifelerinden biri saymıştır. Nitekim Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her kim sabahlar da Müslümanların başına gelen sıkıntıları önemsemezse, Müslüman değildir."[8]

 

İşte bu doğrultuda Resulullah (s.a.a) buyurmuştur ki: "Sizden biri dua edince herkes için dua etsin. Zira bu dua, icabete daha yakındır. Her kim kendisine dua etmeden önce kardeşlerinden kırk kişi için dua ederse, o dua, hem onlar, hem de kendisi hakkında müstecap olur."[9] Yine İmam Rıza (a.s) dua ederken şöyle buyururdu: "Allah'ım! Dünyanın her yerindeki müminleri bağışla."[10]

 

İmam Hasan (a.s) da annesi Hz. Fatıma Zehra'nın (a.s) ibadetiyle ilgili şöyle buyurur: "Bir gece annem sabaha kadar dua ve ibadetle meşguldü. Sürekli Müslümanlara ve komşulara dua ediyor, ama kendisi için asla dua etmiyordu. Sabah olunca anneme öyle yapmasının sebebini sordum. Buyurdu ki: Önce komşu, sonra ev halkı."[11]

 

7- Gece Vakitlerinde Dua Etmek:

 

Gecenin karanlığı en güzel fırsattır halvet etmek için, yüce Allah ile münacat için, ibadet için. Özellikle bütün gözlerin rahat bir uykuya daldığı gecenin yarıları... Nitekim İmam Zeynelabidin (a.s) gece yarılarında, bütün insanların uyuduğu bir saatlerde dua ederdi.[12] İmam Muhammed Bâkır (a.s) da Gece Namazı'ndan sonra dua ederdi.[13]

 

8- Namazlardan Sonra Dua Etmek:

 

Namaz, ruhun miracı ve kulun Allah ile irtibatıdır ve irtibat hâlinde isteği dile getirmek için en güzel bir fırsattır. Bu açıdan İmam Cafer Sadık (a.s) namazdan sonra elini duaya kaldırırdı.[14] İmam Zeynelabidin (a.s) de öğle namazından sonra dua ederdi.[15] İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyurur: "Üç vakitte dualar Allah'tan örtülü kalmaz: Farz namazın ardından, yağmur yağdığı sırada ve yeryüzünde Allah'ın bir mucizesi ortaya çıktığı zaman."[16]

 

9- Kutsal Zamanlarda Dua Etmek:

 

Ehlibeyt İmamları, duanın kabul olmasına sebep olan kutsal zaman ve saatlere çok önem verirlerdi ve isteklerini o saatlerde Allah'ın huzuruna sunarlardı. Nitekim Ehlibeyt İmamları'ndan nakledilen duaların birçoğu belli bir vakte hastır. Meselâ İmam Zeyenlabidin (a.s) mübarek ramazan ayının gecelerinde her gece (teheccüt) namazından sonra Ebu Hamza Sümali Duası'nı okurdu.[17] İmam Musa Kâzım Meb'as Bayramı'nda (Peygamberimizin peygamberliğe seçildiği gün) dua okurdu.[18] İmam Ali (a.s) Berat Kandili'nde (şaban ayının on beşinci gecesinde) secde hâlinde Kumeyl Duası'nı okurdu.[19]

 

10- Israr Etmek:

 

Dua etmenin bir diğer adabı da, sürekli ilâhî makama yönelmek ve istenilen şeyi almak için ısrar etmektir. Hadislerimizde bu hususta tavsiye edilmiş, "Aziz ve celil olan Allah'tan hacetini dileyen ve icabet olsun veya olmasın duada ısrar eden kula Allah rahmet etsin."[20] buyrulmuştur. Bir hadiste de İmam Muhammed Bâkır'dan (a.s) şöyle nakledilir: "Allah'a yemin olsun ki mümin kul aziz ve celil olan Allah'tan hacetini dilemekte ısrar ederse, mutlaka haceti giderilir."

 

Musa Güneş 


[1]- el-Kâfi, c.2, s.485

[2]- Mekarim'ul-Ahlak, 2/19/2040

[3]- A'râf, 55

[4]- Biharu'l-Envar, c.90, s.313

[5]- age. s.7

[6]-el-Kafi, 2/487/2

[7]- el-Beledu'l-Emin, s.150

[8]- el-Kâfi, c.2, s.163

[9]- Biharu'l-Envar, 93/313/17

[10]- Müstedrekü'l-Vesail, c.4, s.451

[11]- Biharu'l-Envar, c.43, s.81

[12]- el-Beledu'l-Emin, s.35

[13]- age. s.47

[14]- age. s.150

[15]- Cemalu'l-Usbu, s.405

[16]- Biharu'l-Envar, 85/321/8

[17]- İkbalu'l-A'mal, c.67

[18]- age. s.678

[19]- age. s.706

[20]- el-Kâfi, 2/475/6