Allah’ın Güzel İsimleri

Allah’ın Güzel İsimleri

Allah’ın Güzel İsimleri

Allah’ın Güzel İsimleri

 وَلِلّٰهِ الْاَسْمَاءُ الْحُسْنٰى فَادْعُوهُ بِهَا وَذَرُوا الَّذٖينَ يُلْحِدُونَ فٖى اَسْمَائِهٖ سَيُجْزَوْنَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ 

“En güzel isimler (el-esmâü’l-hüsnâ) Allah’ındır. O halde O’na o güzel isimlerle dua edin. Onun isimleri hakkında eğri yola gidenleri bırakın. Onlar yapmakta olduklarının cezasına çarptırılacaklardır.”

A’raf, 180

Her ne kadar Allah’ın tüm sıfat ve isimleri güzel ve Allah sayılamayacak ve hesap edilemeyecek tüm mükemmel sıfatlara sahip olsa da rivayetlerde Allah’ın 99 ismi sayılmıştır. Bu isimler Ehl-i Sünnet’in Sahih-i Buhari, Sahih-i Muslim ve Tirmizi kitaplarında da nakledilmiştir ve Her kim bu isimlerle Allah’ı çağırırsa, duaları kabul olur, denmiştir. [1]

“Her kim onları sayarsa, cennet ehlidir.” Kuşkusuz burada kastedilen lafzı olarak ve dudak hareketiyle zikretmek değildir. Esasen bu sıfatlara teveccüh etmek, onlardan ilham almak ve yakınlık kurmaktır. Allah’ın rivayetlerde geçen 99 ismi şöyledir: ‘Allah, İlah, el-Vahid, el-Ehed, es-Samed, el-Evvel, el-Ahir, es- Semi’, el-Basir, el-Kadir, el-Kahir, el-Ali, el-A’la, el-Baki, el-Bedi’, el-Bar, el-Ekrem, el-Zahir, el-Batın, el-Hay, el-Hakim, el-Alim, el-Halim, el-Hafiz, el-Hak, el-Hasib, el-Hamid, el-Hafi, el-Rab, el-Rahman, el-Rahim, el-Zar, el-Rezzak, el-Rakib, el-Rauf, el-Rafi, el-Selam, el-Mu’min, el-Muheymin, el-Aziz, el-Cabbar, el-Mutekebbir, el-Seyyid, el-Subbuh, el-Şehid, el-Sadık, el-Sani’, el-Tahir, el-Adl, el-Afv, el-Ğafur, el-Ğani, el-Ğiyas, el-Fatır, el-Ferd, el-Fettah, el-Falik, el-Kadim, el-Mulk, el-Kuddus, el-Kavi, el-Karib, el-Kayyum, el-Kabiz, el-Basit, el-Kazi’l Hacat, el-Mecid, el-Mevla, el-Mennan, el-Muhit, el-Mubin, el-Mukayyit, el-Musavvir, el-Kerim, el-Kebir, el-Kafi, el-Kaşif, el-Zur, el-Vitr, el-Nur, el-Vahhab, el-Nasır, el-Vasi’, el-Vedud, el-Hadi, el-Vafi, el-Vekil, el-Varis, el-Bir, el-Bais, el-Tevvab, el-Celil, el-Cevad, el-Habir, el-Halık, el-Hayra’n Nasırin, el-Deyyan, el-Şekur, el-Azim, el-Latif, el-Şafi.’ [2]

Kur’an’da Allah’ın 145 ismi geçmektedir. Rivayetlerde ise bu sayı 99’dur. Bunun nedeni bazı isimlerin bir diğerine tatbik ve ilhak edilebilir olmasından dolayıdır. Ya da rivayetlerde geçen isimlerin zaten Kur’an’da var olması sebebiyledir Sadece bu sayıyla da sınırlamamak gerekir. Rivayetlerde geçen isimlerin içerik ve muhteviyatı bazı ayetlerde de yer almıştır. Örneğin; ‘Sadık’ ismi Allah’ın ismi olarak Kur’an’da yer almamıştır. Ancak “… Kim Allah’tan daha doğru sözlü olabilir?” [3] ayeti gelmiştir. Bazı rivayet ve ‘Cuşen Kebir’ gibi dualarda Allah’ın diğer isimleri de beyan edilmiştir. Mutlaka Allah’ın güzel isimlerinden bazılarının eseri, bereketi ve özel imtiyazları olacaktır. Fahrurazi şöyle der: “Allah’ın tüm sıfatları iki şeye döner: Onun hiçbir şeye ihtiyaç duymaması ve tüm varlıkların O’na ihtiyaç duyması.” [4]

İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyurur: “Allah’a and olsun ki; O’nun güzel isimleri bizleriz.” [5] Yani ilahi sıfatlar bizde yansımıştır ve biz Allah’ı gerçek tanıtan yoluz. Hadislerde geçen şu sözde olduğu gibi: “Ehl-i Beyt’in (a.s) faziletlerini tanımazlıktan gelenlere, reddedenlere yaslanmayın ve ilgi göstermeyin.”

Bir diğer rivayette İmam Rıza (a.s) şöyle buyurur: “Biz (Ehl-i Beyt), Allah’ın Esma-ul Husna’sıyız (güzel isimleriyiz) ki; bizim marifetimizi kabul etmeyen hiç kimsenin ameli kabul değildir.” [6]

‘Esma’ul Husna’ ifadesi Kur’an’da dört defa kullanılmıştır. Esma’ul Husna’nın üç örneği- mısdağı bulunur. [7] İlahi sıfat, ilahi isimler ve evliyaullah. [8]

İmam Rıza (a.s) şöyle buyurur: “Her ne zaman bir sıkıntı ve sorunla karşılaşırsanız, bizim vesilemizle Allah’tan yardım dileyin.” Daha sonra sözlerine şöyle devam ettiler: “..Allah’ı Esma’ul Husna ile çağırın…” [9]

“Yaratıcı, ancak kendini vasıflandırdığı şekilde tanımlanabilir.” [10] Yani insan kendi kendine Allah’ı isimlendiremez. Mesela Allah’a ‘afif’ ya da ‘cesaretli’ gibi yakıştırmalar yapamaz.

İsim, isim sahibini açığa çıkartır. Allah’ın zatı mukaddestir. Haliyle O’nun isimleri de mukaddes olmalıdır. Öyleyse hem Allah’ın zatını münezzeh kabul etmeli; “Allah, onların ortak koştukları şeylerden uzaktır” [11] hem de isimleri tenzih edilmelidir, münezzeh görülmelidir. “Yüce Rabbinin adını tespih et.” [12] Bu yüzden çevremizdekileri adlandırırken Allah’ın isimleri düzeyinde ad kullanmak caiz değildir ve Allah’ın yaratıcılığını ve zatını belirten isimler kullanılması doğru değildir.

Şehid Mutahhari şöyle der: “Allah’ın isimlerinin alamet ve işaret tarafı yoktur. Allah’ın isimleri, O’nun zatının hakikatlerinden bir hakikati ve bir sıfatı zahir kılmaktadırlar.” [13]

İmam Cafer Sadık (a.s), bu ayet-i kerimeye işaret ederek şöyle buyurmuştur: “Allah’tan başka varlıklara ilahi isimler vermeyiniz. Ayette geçen “Onun isimleri hakkında eğri yola gidenler…” lafızlarına dikkat çekerek sözüne şöyle devam etmiştir: “Onlar, ilahi isimleri farklı hususlarda kullanırlar ve bu yaptıkları işle müşrik olurlar.” Allah onlar için bir diğer ayet-i kerime de şöyle buyurur: “Onların çoğu, ancak ortak koşarak Allah’a iman ederler.” [14]



[1]      El-Mizan ve Numune Tefsirleri

[2]      Mecmau’l Beyan ve Nuru’l Sakaleyn Tefsirleri, Tevhid-u Saduk

[3]      Nisa, 122

[4]      Tefsir-u Kebir, Fahrurazi

[5]      Tefsir-u Nuru’l Sakeleyn, Usul’u Kâfi, c.1, s.143

[6]      Tefsir-u İsna Aşeri

[7]      İsra, 110 – Taha, 8 – Haşr, 24

[8]      Tefsir’u Furkan

[9]      Biharu’l Envar, c.91, s.5

[10]    Tefsir-u Furkan

[11]    Tevbe, 31

[12]    A’lâ, 1

[13]    Aşina-i Ba-Kur’an, s.14

[14]    Yusuf, 106